Teknolojinin hızla gelişmesi ile günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan internet, kişilerin
fikirlerini paylaşabilmeleri ve bu paylaşımlarını sınırsız kitlelere ulaştırabilme imkanının önünü önemli
ölçüde açmıştır. Ancak bu durum sadece olumlu sonuçlara yol açmamış, birçok suçun da
işlenebilmesine ortam hazırlamıştır. Bu çalışmada sosyal medya aracılığı ile işlenebilen suçlardan biri
olan hakaret suçu, hangi durumlarda ifade özgürlüğünden söz edilebileceği, hakaret unsuru içeren
paylaşımın yeniden paylaşılması ve beğenilmesi gibi hususlar incelenecektir.
2.Hakaret Suçu
2.1. Genel Bilgiler
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 8. Bölümünde “Şerefe Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan hakaret
suçu 125.maddede şu şekilde tanımlanmıştır:
“Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden
veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar
hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
İlgili maddeden de anlaşılacağı üzere kanun koyucu mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndan farklı
olarak hem hakaret hem de sövme suçunu birlikte düzenlemiştir. Hakaret suçuyla sövme suçu
arasındaki en önemli farklılık hakaret suçunda mağdura bir fiil yahut bir olgu isnat etmek suretiyle
işlenmesidir. Sövme suçunda ise mağdurun şeref ve saygınlığı rencide edilmek suretiyle hareketin
gerçekleşmesidir.
Bilindiği üzere suç fiilleri suçun konusuna göre tehlike ve zarar suçları olarak ayrılmaktadır. Tehlike
suçlarında suçun konusunun zarar tehlikesi ile muhatap olması suçun gerçekleşmesi için yeterli
görülmektedir. Bu kapsamda hakaret suçu tehlike suçu olarak kabul edilmektedir. Hakaret suçunun
konusu göz önünde bulundurulduğunda kişinin sosyal yaşamındaki saygınlığının rencide edilmesi,
itibarsızlaştırılmasına sebebiyet veren hareket, kişinin manevi değerlerine bir saldırı olarak kabul
edilmektedir. Hakaret suçunda asıl amaç kişinin manevi değerlerinin korunması olduğundan, suçun
gerçekleşmesi için mağdurun onurunu kaybetmesi beklenmez.[1]
Bununla beraber tehlike suçları da kendi içinde ikili bir ayrım göstermektedir. Somut tehlike
suçlarında hakiki bir zarar tehlikesinin teşekkülü beklenirken, soyut tehlike suçlarında ise hareketin
icrası kafi görülmekte, maddi bir tehlikenin ortaya çıkması gerekmemektedir.[2] Bu anlamda hakaret
suçu soyut tehlike suçları kapsamına girmektedir.
Hakaret suçu alenen işlenebileceği gibi gıyapta da işlenmesi mümkündür. Kanun koyucu hakaret
suçunun gıyapta işlenebilmesi için en az üç kişi eliyle ihtilat edilmiş olması şartını aramaktadır. İlgili
husus çalışmanın devamında detaylandırılacaktır.
2.2. Suçun Konusu
Hakaret suçunun konusu, bir kişinin onuru, şerefi, saygınlığı olmakla birlikte bu suçla korunmak
istenen hukuki yarar insan şerefidir. Bu anlamda hakaret suçunda korunmak istenen yarar ile suçun
konusu birbiriyle örtüşmektedir.
2.3. Suçun Mağduru
Hakaret suçunun mağduru, mağdurun kendisi dışındaki herkes olabilmekle birlikte mağdurun statüsü,
niteliği yahut durumu sebebiyle faile verilecek ceza değişkenlik göstermektedir. Örneğin mağdurun
bir kamu görevlisi olma durumunda verilecek ceza ile Cumhurbaşkanı olması durumunda verilecek
ceza birbirinden farklıdır.
Ayrıca mağdurun ölen bir kişi olması da mümkündür. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 130.maddede ilgili
durum şu şekilde hükme alınmıştır:
“Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişi ile ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki
yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.”
Ölen kişi geriye sadece maddi anlamda değil, manevi anlamda da bir malvarlığı da bırakmıştır ve bu
maneviyat, yapılan tahkir ve tecavüz karşısında kanunen korunmaktadır.
Kişinin hatırasına hakaret kapsamında değerlendirilmesi gereken bir diğer husus ise 5816 sayılı
Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’un 1.maddesidir:
“Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan
veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.”
Özellikle sosyal medya aracılığı ile fikir beyan ederken ifade özgürlüğünün sınırı aşılmakta ve hakaret
suçu yahut 5816 sayılı kanun gibi özel korumaya tabi olan değerlere karşı suç işlenebilmektedir.
Örneğin sosyal medya platformlarından biri olan Facebook üzerinden yapılan paylaşımlarda
“Atatürk’ün hatırasına hakaret” suçunu işlemekten yargılanan iki kişiye ceza verilmiş olup mahkeme
kararının gerekçesinde “Sanıkların sosyal medya paylaşım sitesinde yapmış oldukları paylaşımlarının,
Yüce Atatürk’ün hatırasına yönelik düşünce ve kanaat içermeyen, doğrudan küçük düşürücü nitelikte
ve Atatürk’ün onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olduğu, Atatürk’ün hatırasına hakaret
suçunun yasal unsurlarının oluştuğu sonucuna ulaşılmıştır. Her ne kadar sanıklar tarafından suç
işleme kastı ile hareket etmedikleri, suça konu paylaşımların düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında
kaldığına yönelik savunma yapılmış ise de Facebook isimli sosyal paylaşım sitesindeki söz konusu
paylaşımların düşünceyi açıklama, yayma hürriyeti ve eleştiri sınırlarını aştığı, şeref ve itibarı ihlal edici
nitelikte olduğu değerlendirilmiştir.”[3] şeklinde hüküm kurulmuştur.
Nitekim mağdurun kim olduğunun tespiti suçun unsurlarının incelenmesindeki önemli noktalardan
birisidir. Bu anlamda mağdur belli yahut belli olmasa dahi kendisine yöneldiği hakkında kuşku
bırakmayacak şekilde ithamlara, yönelimlere yer veren ifadelerin var olması yeterlidir. Matufiyet
ilkesi gereğince fail hakaret suçunu işlerken mağdurun adını, sanını yahut kimliğini açıkça ifade
etmemiş ise mağdurun şahsına ithaf edilmesinde tereddüt edilmeyecek derecede karinelerin mevcut
olması durumunda hem isim zikredilmiş hem de hakaret suçu oluşmuş kabul edilir.
2.4. Suçun Faili
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında hakaret suçunun faili gerçek kişilerdir. 125.maddede yer
alan “bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi” ifadesiyle suçun faili tanımlanmış olup her
gerçek kişi hakaret suçunun faili olabilmektedir.
Bilindiği üzere ceza sorumluluğu şahsidir. Türk Hukukunda tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı
uygulanamamaktadır, ancak güvenlik tedbirine hükmedilebilmektedir. Özbek vd.’ne göre suç fiili
ancak irade sahibi gerçek kişi olabilir. O halde iradi hareket edemeyeceklerinden tüzel kişiler suçun
faili olamaz. Tüzel kişilerin ceza sorumluluğu cezaların şahsiliği ilkesine de aykırıdır.[4]
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda tüzel kişiler için hakaret suçu kapsamında herhangi bir düzenleme
öngörülmemiştir. Bununla beraber 5187 sayılı Basın Kanunu madde 11/2 uyarınca süreli ve süresi
yayınlar yoluyla işlenen suçların faili eser sahibidir. Aynı maddenin devamında cezaların şahsiliği
ilkesine aykırılık teşkil edecek şekilde, süreli yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım
sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında bulunması nedeniyle Türkiye’de
yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkum
olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde, sorumlu müdür ve yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni,
editör, basın danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilinin karşı çıkmasına rağmen
yayımlanması halinde, bundan doğan sorumluluk yayımlatana aittir (m.11/3).[5]
2.5. Gıyapta Hakaret
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun 125.maddesinin ilk fıkrasında gıyapta hakaret suçunun ne şekilde
işlenebileceği açıkça hükme alınmıştır. Buna göre mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi
için en az üç kişi ile ihtilat ederek işlenmesi gerekir. Kanunun en az üç kişi ile ihtilatı şartı koşmasının
ardında, düşünce açıklama özgürlüğü ve bu özgürlüğün sınırlarının bulunduğunu belirtmektedir.[6]
Buna göre kanun koyucu başkaları aleyhinde ve küçültücü nitelikte de olsa bir kişinin düşüncesini
başka kişiye açıklamasını düşünceyi açıklama özgürlüğü içerisinde saymıştır. Ancak düşüncenin
açıklandığı şahıslar ikiden fazla (en az üç kişi) olunca kanun koyucu artık düşünce açıklamanın sınırının
aşıldığını, menfaat dengesi açısından kişinin onur ve haysiyetinin korunmasının daha önemli bir değer
olduğunu kabul etmekte ve faili kötü niyetli sayarak cezalandırmaktadır.[7]
Önemle belirtmek gerekir ki suçun alenen işlenmesi ile ihtilat hususlarının arasında fark mevcuttur.
Aleniyet için suç unsuru fiilin algılanabilmesi yeterli iken ihtilatta fiilin algılanabilmesi yetersiz
görülmekte olup mutlaka algılanmış olması gerekmektedir. Bununla beraber aleniyet bakımından
hareketin sayısı ve kimliği belirsiz şahıslar tarafından algılanabilme olanağı yeterlidir. İhtilatta ise suç,
kimliği belirli asgari üç kişi ile icra edilmelidir.
3. İfade Özgürlüğü Sınırı Aşılması
İfade özgürlüğü bir kimsenin fikir ve düşüncelerini serbestçe açıklaması, bilinir kılmasıdır. Anayasa’nın
26.maddesinde bu husus aşağıdaki gibi düzenlenmiştir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak
açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya
benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.”
Nitekim aynı maddenin ikinci fıkrasında, ifade özgürlüğünün ne şekilde sınırlanabileceği açıkça
belirtilmiştir:
“Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel
nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi,
suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması,
başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek
sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla
sınırlanabilir.”
Görüldüğü üzere ifade özgürlüğü milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, ülke yönetim biçiminin
ve ülke ile millet bütünlüğünün korunması gibi hususların yanı sıra bireylerin de kişilik hakkı olarak
tanımlanan unsurlarının korunması amacıyla sınırlanabilecektir. Pek tabi Anayasa’nın aynı
maddesindeki ek fıkra uyarınca düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında
uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.
İfade özgürlüğü sadece ülkelerin kendi hukuklarına bırakılmamış, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nde de korumaya alınmış bir husustur. Türk Anayasası madde 26 incelendiğinde aslında
AİHS’nin 10.maddesiyle paralel düzenlendiği açıkça görülebilmektedir:
AİHS madde 10: Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi
olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme
özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin
rejimine tabi tutmalarına engel değildir.
Tıpkı Anayasa’nın 26.maddesinde olduğu gibi AİHS de ifade özgürlüğünün ne şekilde kısıtlamaya tabi
tutulabileceğini hüküm altına almış ve şu şekilde ifade etmiştir :
AHİS madde 10/2: Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla
öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu
güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı
erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar,
sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.
Görüldüğü üzere AHİS’de de aynı şekilde, ifade özgürlüğünün kapsamı en geniş şekliyle koruma altına
alınmış da olsa istisnai haller bakımından sınırlandırılması yahut yaptırıma tabi tutulması söz
konusudur.
Bu noktada akla eleştiri kavramı gelmektedir. Eleştiri, bir kimsenin herhangi bir konuda bir değer
yargısı bildirmesidir. Anlaşılacağı üzere ifade özgürlüğünün bir görünümüdür. Eleştiri hakkı 1982
Anayasası 25.maddesinde düzenlenen “düşünce ve kanaat hürriyeti” ve 26.maddesinde düzenlenen
“düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kapsamında, temel hak ve özgürlük olup eleştiri hakkının
hukuka uygunluk nedeninden faydalanabilmesi için haber ve eleştiri niteliği taşıyan bir olayın mevcut
olması gereklidir.[8] Bu anlamda eleştiri konusu olayın gerçek olması, olayın güncel olması,
eleştirmede kamusal ilgi ve yararın bulunması, eleştiri ile işlenen suç arasında bağlantı bulunması
gerekmektedir.[9]
Eleştirinin niteliği gereği sert ifadeler içerebilmesi muhtemeldir. Ancak bu noktada önemli olan husus
ifadelerin onur kırıcı, küçük düşürücü, aşağılayıcı, şeref ve haysiyet haklarını ihlal eder niteliklerde
olup olmadığıdır. Eleştiri sınırlarını sınırlarını aşan gereksiz ve faydasız ifadeler kullanılarak kişinin
gülünç duruma sokulması veya hor görülmesine yol açılması, ticari itibarının zedelenmesi halinde
eleştiri sınırının aşıldığı kabul edilmelidir.[10]
Nitekim Yargıtay 4. H.D. 2019/933 E., 2021/800 K., 24.02.2021 T. Sayılı kararında : “ İfade özgürlüğü;
haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden
dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade
edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma
anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması,
düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle
karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal
çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu
itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir.
İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve
bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul
gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da
endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir
toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
Ancak belirtmek gerekir ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Başta siyasi kişiler olmak üzere, en geniş
hâlde dahi ifade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu
gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa'nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir
zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün
sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır.” şeklindeki
ifadeleriyle ifade özgürlüğünün sınırının aşılması halinde maruz kalan kişi yahut kişilerin de haklarının
korunması gerekliliğinden hareketle bir anlamda ifade özgürlüğünün sınırlarını çizmiştir.
AİHM 19.10.2021 tarihli Vedat Şörli v. Turkey kararında devlet başkanlarına diğer kişilerden daha
yüksek koruma öngören maddelerin AHİS’nin ruhu ile bağdaşmadığını ifade etmiştir.[11] Vedat Şörli,
sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlardan dolayı Türk Ceza Kanunun 299.maddesi uyarınca
Cumhurbaşkanına hakaret suçu sebebiyle 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmış olup 2 ay 2 gün
gözaltında tutulmuştur. Anayasa Mahkemesi’ne yapmış olduğu bireysel başvurunun reddi üzerine
başvurucu AİHM başvurusunda bulunmuş ve AİHM kararında Başvurucu’nun hapis cezası ile
cezalandırılmasına ilişkin kararın, kişilerin düşüncelerini açıklamasına olumsuz etki edebilecek
nitelikte olduğunu ifade etmiş olup karar ile ulaşılmak istenen amacın ifade özgürlüğüne orantılı bir
müdahale teşkil etmediği ve demokratik toplumun gereklerine uygun olmadığından hareketle
başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.[12]
Yukarıda da ifade edildiği üzere devletler, ancak AİHS’de belirtilen meşru amaçları sağlamak için bir
özgürlüğün kullanılmasını sınırlandırabilmekte olup bu amaçlar ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü, kamu
güvenliği, suçun ve düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve ahlakın korunması, gizli bilgilerin ifşasının
önlenmesi, başkalarının şeref ve haklarının korunması, yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının
sağlanmasıdır.[13] Bu amaçlar dışında kalan gerekçelerle bireylerin ve basının ifade özgürlüğünün
sınırlandırılması hak ihlali sonucunu doğuracaktır.
4. Sosyal Medya ve Hakaret
Türk Ceza Kanunu 125.maddenin ikinci fıkrasında “Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya
görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.” şeklindeki
hükmüyle hakaret suçunun huzurda işlenmiş sayılacağını ifade etmiştir. Bu anlama 5187 sayılı Basın
Kanunu’nda sosyal medya aracılığı ile işlenen suçlar bakımından açık bir hüküm bulunmadığından,
Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesinin internet, sosyal medya ve sair mecraları da kapsadığından
bahsetmek yanlış olmaz.
Bir diğer nokta ise aleniyet kavramıdır. Sosyal medya aracılığı ile işlenen hakaret suçunda fiil aleniyet
unsurunu taşımıyorsa Türk Ceza Kanunu 125.madde uyarınca basit hakaret suçunun işlendiği kabul
edilir. Keza aleniyet unsurlarının oluştuğu durumlarda ise aynı maddenin dördüncü fıkrasında
düzenlenen “Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.” hükmünce ceza
artırımı yapılabilecektir.[14]
Yargıtay bir kararında[15] sosyal medya aracılığı ile hakaret suçunda aleniyet unsurunun varlığı için
olay yerinde üçüncü şahısların mevcudiyetinin bir koşul olmadığını belirtmiş olup hakaretin tespit
edilemeyen sıfat ve sayıda kişi tarafından görülme, duyulma, algılanabilme ihtimalinin bulunması,
herhangi bir kısıtlama olmadan kamuya açık mecralarda işlenmesinin de aleniyet teşkil ettiğini
vurgulamıştır.[16]
Örneğin Facebook, Twitter, Instagram, TikTok gibi Türkiye’de yoğun ve sürekli biçimde kullanılan
sosyal mecralarda bir gönderiye yapılan hakaret içerikli yorum, aleniyet unsurlarının da oluşmasıyla
hakaret suçunun alenen işlenmesi durumu vuku bulmuş olur. Aynı şekilde kamuya açık hesaplar
(kilitlenmemiş/gizlenmemiş profiller) üzerinden paylaşılan hakaret içerikli gönderilerde de aleniyet
unsurunun oluştuğu kabul edilmektedir.
4.1. Sosyal Medya ve Hakaret Suçu Sorumluluğu
Sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçunda, hakaret içeren gönderiyi paylaşan kişi doğrudan
sorumludur. Bununla beraber içerik, erişim ve yer sağlayıcıları ile günümüzde sosyal mecralarda çok
sayıda üye grupların yöneticileri de sorumluluk taşımaktadır.[17] 5651 sayılı İnternet Ortamından
Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında
Kanun çerçevesinde, erişim sağlayıcılar kullanıcılara internete erişim imkanı temin eden gerçek ya da
tüzel kişileri, içerik sağlayıcıları sanal ortamda kullanıcılara sunulan her türlü malumat ya da veriyi
üreten ve sunan gerçek veya tüzel kişileri, yer sağlayıcı ise sunulan hizmetleri ve içerikleri içeren
sistemleri sağlayan gerçek ya da tüzel kişileri ifade etmektedir.[18]
5651 sayılı İnternet Ortamından Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun 4.madde uyarınca içerik sağlayıcı internet ortamında
kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumlu olup bağlantı sağladığı başkasına ait içerikten sorumlu
değildir. Ancak sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu
içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genel hükümlere göre sorumlu tutulmaktadır. Örneğin
Facebook veya Twitter gibi mecralarda başkasına ait paylaşımları, kendi profilinde retweet (yeniden
postlama, yeniden gönderim) vb. şekillerde paylaşan birinin, içerik sağlayıcı olarak bu paylaşımın
içerik olarak suç teşkil etmesi halinde sorumluluğu gündeme gelebilecektir.[19]
Bununla beraber aynı kanunun 5.maddesi uyarınca yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek
veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Ancak
5.maddenin ikinci fıkrasında da ifade edildiği gibi yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içeriği aynı
kanunun 8 ve 9.maddelerine göre haberdar edilmesi halinden yayından çıkarmakla yükümlü olup aksi
davranışıyla sorumluluğundan bahsedilebilecektir.
Anılan kanunun 6.maddesi erişim sağlayıcıların yükümlülüklerini düzenlemektedir. Buna göre
herhangi bir kullanıcısının yayınladığı hukuka aykırı içerikten bu kanun hükümlerine uygun olarak
haberdar edilmesi halinde erişimi engellemekle yükümlüdür. Tıpkı yer sağlayıcılarda olduğu gibi
erişim sağlayıcıların da içeriklerin hukuka aykırı olup olmadığını kontrol etmek gibi bir yükümlülükleri
bulunmamaktadır. Ancak usulüne uygun olarak içeriğin hukuka aykırı olduğu erişim sağlayıcıya
bildirildiğinde erişimi engellemekle yükümlüdür. Sorumluluğu da bu noktada doğmaktadır.
Hakaret suçunun anılan mecralarda sıklıkla ve kolaylıkla işlenebildiği düşünüldüğünde, grupların ve
kişisel sayfaların çok sayıda kullanıcıyla iletişimde olması ve grup yöneticilerinin veya çok takipçili
bireysel sayfaların sahiplerinin de suç teşkil eden paylaşımlara müsaade etmemeleri ve buna karşı
tedbirler almaları da ayrıca önemlidir.[20]
Pek tabi IP adres sahiplerinin de hakaret suçu kapsamında sorumluluğu bulunmaktadır. IP adresi,
farklı rakamlardan oluşan ve internete bağlanan cihazlara internet sağlayıcılar tarafından otomatik
olarak atanan çok haneli numaralar olup cihazların teker teker tanımlanabilmelerini sağlayan IP
adresi için bilgisayarların kimlik numaraları ya da sanal parmak izleri de denebilir. IP adresleri, aynı
zamanda internet sitelerine ulaşmak için de kullanılabilir.[21]
Bununla beraber IP adresleri iki türlü olabilmektedir. Dinamik IP adresleri, aynı adresin farklı
zamanlarda ve farklı cihazlarda kullanılabilmesini ve hatta bir cihaz tarafından farklı adreslerin farklı
zamanlarda kullanılabilmesini mümkün kılan bir türüdür. Bu anlamda hakaret suçunun kim tarafından
işlendiğinin tespiti oldukça zordur. Statik IP adresinde ise sabit olması yani değişkenlik göstermemesi
sebebiyle suçlunun tespitinin daha kolay olabileceği düşünülse de bu IP adresi türünün olumsuz bir
yönü de mevcuttur. Statik IP, doğrudan bir cihaza değil internete bağlanma hakkı olan bir aboneliğe
işaret etmektedir. Örneğin, aynı modemin kablosuz internet bağlantısını kullanan cihazların tamamı,
aynı IP adresi ile çıkış yaparlar. Yani, aynı modemin internet bağlantısına aynı anda bağlı bulunan
cihazların tamamının IP adresi aynı olacaktır. Dolayısıyla, bu IP adresi ile yapılan internet çıkışının
hangi cihaz tarafından gerçekleştirildiğinin tespitinin, yalnızca IP adresine bakılarak bulunması
mümkün değildir.[22]
Bu husus ile ilgili Yargıtay vermiş olduğu bir kararda[23] “ Dosya kapsamından; davacının Facebook
sayfasına sinkaflı mesajlar gönderildiği, suça konu mesajların gönderildiği bilgisayarların IP
numaralarının davalılara ait olduğu, davacının e-posta ve Facebook adreslerine mail ve mesaj atıldığı
saatlerde mailin ve mesajın bırakıldığı mail adresine davalıların internete çıkış yaptıkları IP adresi
üzerinden bağlantı yapıldığı anlaşıldığından, dava konusu mesajların gönderilmesinden hat sahibi
davalılar sorumludur. Bu nedenle; gönderilen mesajlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, her iki
davalının da yazılı mesajlardan sorumlu olduğu kabul edilmeli ve uygun bir miktar manevi tazminata
hükmedilmelidir. Bu yön gözetilmeden yanılgılı gerekçe ile davanın tümden reddine karar verilmesi
doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” hükmü ile sosyal medya paylaşımında hakaret
suçu işleyen ile mesajın gönderildiği IP adresinin sahibini de sorumlu tutmuştur.[24]
4.2. Hakaret Unsuru İçeren Paylaşımın Bir Başkası Tarafından Paylaşılması Durumu
Sosyal mecraların kullanım yoğunluğu ve kullanıcı sayısının yüksek olması gibi durumlarda hakaret
suçu teşkil eden paylaşımların beğenilmesi veya daha fazla kişiye ulaşması ihtimali artmaktadır. Bu
durum da mağdurun uğradığı zararları maddi ve manevi yönden daha ciddi bir boyuta
taşıyabilmektedir.
Hakaret suçu teşkil eden paylaşımın beğenilmesi yahut yeniden paylaşılması hususlarının ayrı ayrı
incelenmesi gerekmektedir. Pek tabi hakaret unsuru içeren paylaşımın yayılmasına aracı olunması,
içeriğe onay vermesi gibi hususlar dikkate alındığında içeriği kendine mal etme özelliğini taşıması
sebebiyle faillik sıfatının haiz olunması kabul edilmektedir. Ancak, beğenen kişinin hakaret unsuru
içeren paylaşıma özgün düşüncesini eklememiş olması kapsamında ele alındığında beğenen kişinin
içeriği kendine mal edecek şekilde hareket etmemiş olduğu, bu itibarla söz konusu suçun faili
olmayacağının kabulü gerekmektedir.[25]
Paylaşma durumunda ise hakaret unsurunu içeren bir paylaşım hakaretin özgün bir şekli olarak
değerlendirilebilmekte, anılan içeriği paylaşan[26] kişinin fail olarak tanımlanabilmesi mümkün
olabilmektedir.[27]
Yargıtay kararında[28]: “Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da
belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve
namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için,
davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da
olgu isnat etmek veya sövme şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin
onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, sanığın twitter isimli sosyal paylaşım
sitesinden paylaştığı tweet ve retweetlerdeki ifadelerle, suçun işlendiği tarihler, paylaşımlarda
kullanılan ifade ve resimlerden yola çıkılarak açıkça katılanı kastettiğinin anlaşılması ve bu
paylaşımların küçük düşürücü, onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta olması nedeniyle
hakaret suçunun unsurlarının oluştuğu gözetilmeden beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve katılan … vekili ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde
görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA,” şeklinde hüküm kurarak
sanığın kendi yapmış olduğu özgün paylaşımlarının yanı sıra “retweet” yani başka kimselerin
gönderilini de yeniden paylaşmasının da somut olaya göre hakaret suçunun unsurlarını
oluşturabileceğini ifade etmiştir.
5. SONUÇ
Arkası kesilmeyen teknolojik gelişmelerle birlikte suç unsurlarının vuku bulma olasılığı da bir hayli
yükselmiştir. Bu anlamda hukukun da aynı çerçevede kendini yenilemesi ve güncellemesi oldukça
zaruri bir gereklilik haline gelmiştir. Her halükarda görülüyor ki hukukun, gelişen ve değişen dünya
karşısında hızlı ve kapsamlı yenilikler ile suç unsurları ile mücadelesi devam etmektedir. Sosyal medya
aracılığı ile işlenebilen suçların özel bir kanunla düzenlenmesi gerekliliği de ayrıca gözler önüne
serilmektedir.
Av. Buse KAYA
Kaynakça
ACAY, Sosyal Medya Aracılığıyla Hakaret Suçu ve Suçun Tespitine İlişkin Uygulamalar
https://kulacoglu.av.tr/ip-adresi-suclunun-tespiti-icin-yeterli-midir
Soysal, A.G.E
https://www.kuveytturk.com.tr/blog/teknoloji/adan-zye-tum-bilinmesi-gerekenleriyle-ip-adresi-
nedir
https://www.ozdogruhukuk.com/yayinlar/yer-saglayici-ve-icerik-saglayici-tanimi-ve-
sorumluluklari.html
Kaya, A.G.E.
https://www.esin.av.tr/tr/2021/11/08/aihmden-ifade-ozgurlugune-iliskin-yeni-karar/
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/195090
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/2454 E., 2013/25865 K.
Taneri, Sosyal Medya Paylaşım Sorumluluğu, s. 149
Özbek vd., s. 497
Çetin, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Hukuku, s.63
Soyaslan, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler,s.237
Özbek, Veli Özer/Kanbur, Mehmet Nihat/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar/Tepe, İlker, Türk Ceza Hukuku
Genel Hükümler,s.233
Kocaoğlu, Uluslararası ve Ulusal Yargı Kararları Çerçevesinde Hakaret Suçu, s.60,61
https://www.ntv.com.tr/turkiye/sosyal-medyadan-ataturke-hakarete-hapis-
cezasi,NA5QEw2vQEOI1y753_68lQ
————————–
[1] ACAY, Sosyal Medya Aracılığıyla Hakaret Suçu ve Suçun Tespitine İlişkin Uygulamalar, s.7
[2] ACAY, Sosyal Medya Aracılığıyla Hakaret Suçu ve Suçun Tespitine İlişkin Uygulamalar, s.7
[3] https://www.ntv.com.tr/turkiye/sosyal-medyadan-ataturke-hakarete-hapis-
cezasi,NA5QEw2vQEOI1y753_68lQ
[4] Özbek, Veli Özer/Kanbur, Mehmet Nihat/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar/Tepe, İlker, Türk Ceza
Hukuku Genel Hükümler,s.233
[5] Kocaoğlu, Uluslararası ve Ulusal Yargı Kararları Çerçevesinde Hakaret Suçu, s.60,61
[6] ACAY, Sosyal Medya Aracılığıyla Hakaret Suçu ve Suçun Tespitine İlişkin Uygulamalar, s.12
[7] Soyaslan, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s.237
[8] Taneri, Sosyal Medya Paylaşım Sorumluluğu, s. 149
[9] Özbek vd., s. 497
[10] Çetin, Açıklamalı-İçtihatlı Basın Hukuku, s.63
[11] https://www.esin.av.tr/tr/2021/11/08/aihmden-ifade-ozgurlugune-iliskin-yeni-karar/
[12] https://www.esin.av.tr/tr/2021/11/08/aihmden-ifade-ozgurlugune-iliskin-yeni-karar/
[13] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/195090
[14] Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/2454 E., 2013/25865 K.
[15] Yargıtay 12. C.D. 07.02.2018 T., 2017/4266 E., 2018/1180 K.
[16] ACAY, Sosyal Medya Aracılığıyla Hakaret Suçu ve Suçun Tespitine İlişkin Uygulamalar, s.19
[17] ACAY, Sosyal Medya Aracılığıyla Hakaret Suçu ve Suçun Tespitine İlişkin Uygulamalar, s.31
[18] Kaya, A.G.E. s.66-75
[19] https://www.ozdogruhukuk.com/yayinlar/yer-saglayici-ve-icerik-saglayici-tanimi-ve-
sorumluluklari.html
[20] Soysal, A.G.E, s.109-115
[21] https://www.kuveytturk.com.tr/blog/teknoloji/adan-zye-tum-bilinmesi-gerekenleriyle-ip-adresi-
nedir
[22] https://kulacoglu.av.tr/ip-adresi-suclunun-tespiti-icin-yeterli-midir/
[23] Yargıtay 4. H.D. 06.03.2019 T., 2016/16612 E., 2019/1233 K.
[24] ACAY, Sosyal Medya Aracılığıyla Hakaret Suçu ve Suçun Tespitine İlişkin Uygulamalar, s.33
[25] Yargıtay 4. C.D. 26.11.2014 T., 2014/20788 E., 2014/34231 K.
[26] Yargıtay 18. C.D. 2018/7790 E., 2019/1445 K.
[27] Erdem, Şentürk, A.G.E, s.2723
[28] Yargıtay 18. C.D. 2016/12944 E., 2018/5756 K., 18.04.2018 T.